Anksiyete Bozukluğu Tedavisi Ne Kadar Sürer?
Anksiyete bozukluğu olan ve bunları atlatan kişilerin yorumlarını pek çok başlığımızda yanıtlamıştık. Burada ana soru başlığından söz etmek gerekir: Anksiyete bozukluğu tedavisi ne kadar sürer? Anksiyete, yani kaygı bozukluklarının tam anlamıyla iyileşmesi 1 ila 3 yıl sürebilir. Bu süre çok uzun gibi görünebilir. Doğru tedavi ve yaklaşımla 8-12 hafta içerisinde bireyin işlevselliği kazandırılabilir.
Bilindiği gibi psikolojik rahatsızlıkların tümünde günlük yaşamın aksaması söz konusudur. Anksiyete bozukluklarında da bireylerin 2-3 ay içerisinde günlük yaşantısına dönebilmesi mümkündür. Bundan sonraki süreçte ise tedavi ve terapi programlarına harfiyen uyulmaya devam edilmelidir. Böylelikle elde edilen olumlu sonuçlar daha ileriye gidebilir. Ayrıca kalıcı bir iyileşme de sürekli bir programla mümkündür.
1 veya 3 yıl, anksiyete tedavisi bittikten sonra da her şeyin bitmediği belirtilmelidir. Bu kişilerin tekrar anksiyete yaşaması olasıdır. Bundan dolayı da psikologların verdiği tavsiyeleri hayatın birer parçası halinde getirmek önemlidir. Ek olarak psikologun uygun gördüğü sürelerde (3-6 Ay) görüşmelere devam etmek de kalıcılığa katkı sağlayacaktır.
Anksiyete bozukluğu olanların yorumları konusunda da yine birkaç başlık paylaşalım. Bu kişilerin fikirleri şu şekildedir:
- Takıntılarım yüzünden hiçbir şeye odaklanamıyorum
- Korkularım, hayatımın önüne geçiyor
- Kaygılarımdan dolayı işimi ve ailemi kaybetmek üzereyim
- Düşüncelerime yön veremiyorum, bu çok zor.
Daha fazla içerik;
Anksiyetenin tedavisi 1 yıl ile 3 yıl arasında sürebilir. Anksiyeteden tamamen kurtulabilmek için ilaç tedavisi sürdürülüyorsa belirtiler tamamen düzelmeden tedavi bırakılmamalıdır.
Anksiyete bozukluğunun geçiş süresi kişiden kişiye göre değişiklik gösterir. Bazı kişilerde anksiyete bozukluğu bir sene sürerken bazı kişilerde bu sorun 3 yıldan daha uzun sürebilir. İlaçların kullanılma sıklığı, sosyal aktivitelere verdiğiniz değer sorunun çözümü için oldukça önemlidir.
Anksiyete sorunu yaşayan birçok kişi endişe halinde olduklarını dile getirdi. Günlük hayatlarını yaşarken sürekli korku, kaygı ve panik duygularla karşı karşıya kaldıklarını, bu yüzden sosyal hayatlarının aksadığını söylediler.